Şizofreni Hastaları ve Yakınları Dayanışma Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap
Kimler hatta?
Toplam 93 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 93 Misafir :: 1 Arama motorları

Yok

Bütün listeye bak

En son konular
Yuzde yuz kurtuluyorsunuz23/01/18, 05:37 pmözgür3535
Yardım lütfen.08/01/18, 02:51 amŞener
Öğretmen Kemal02/01/18, 08:32 pmdeathstars
neden kimse yazılanlara cevap vermiyor.01/01/18, 02:52 pmdeathstars
tanışma01/01/18, 02:35 pmdeathstars
şizofreni ve müzik30/12/17, 09:37 pmdeathstars
kendi kendime cok konusuyorum30/12/17, 09:31 pmdeathstars
Dost Rumuzlu Üye30/12/17, 08:53 pmdeathstars
Anahtar-kelime

şuanda  Forum  dinliyorsunuz  


Aşağa gitmek
rockermen
rockermen
Gedikli Üye
Gedikli Üye
Mesaj Sayısı : 108
Yaş : 41
Şehir : ankara
Puan : 0
Puanlar : 299
Kayıt tarihi : 01/11/10

Küçük İskender  Çin Lokantası Empty Küçük İskender Çin Lokantası

01/11/10, 02:31 am
'beni sevmene asla izin vermeyeceğim'
diye yazmıştın kapımdaki not defterime
kendi kapımı çalmak zorunda kalmıştım
içerde olmadığımı bile bile

gövdeni hatırlıyorum ansızın bu kış ormanında işte
uzun, büyük, parlak
siyah ve vahşi!
parçalayacak kadar siyah
ve onarabilecek kadar vahşi!
sanki
aşka hayattan daha fazla özen gösteren, çocuksu
ama hep parçalanmış, hırpalandıkça palazlanmış bir ziyaretçi!

gövde'nin tarihi'nde yan yana dururdu yalnızlıklarımız
plastik ve acımasız, zehirli ve karmaşık
kısaca, birbirlerine sevgiyi öğretmeye çalışırken
birbirlerine kan içirdiklerini anlayan iki serseri aşık!

ellerin saklamaya çabaladığı o şehir gecesi
başın omzumda, gözlerin kapalı, saçların açık
giderken citroen: dudaklarını döven neon gazı
dudaklarındaki kazı tozu, 'ölelim mi? ' demiştin
bak şimdi tam sırası!

dağlarda bir çin lokantasıydık senle ben
müşterisiz
mütemadiyen ağlamaklı
için için eğlenceli
temizçevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!

mesela
yeni pişmiş pirinç pilavı dilinin üstünde yürürdü kokarca
ve sağ kulağındaki yabanıl bitki örtüsü
biz birbirimizin çatalı, bıçağı
biz birbirimizin incecik hırsızı, gönül süsü
ayrılık, bir yutulmaz lokma gibi kaldı boğazımızda!

sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe
sarayın çıkışlarını tutarken uyuşturucu ve kaftan
merdivenlere yığılıp ölen son şehzade
son fırsat, kaçınılmaz son düet, son soytarının son yemini
son sonsuzluğa dokunan küstah kızıl kanaviçe!

dağlar, dersini verir acının kuşkusuz
aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta
yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil!
gecenin koynuna ihanet, bir --- gibi sokulmakta!

Işıktan ışığa geçen o tenha yolda
o karanlık nefes alışta ve o darmadağın boğulmada
seni sevmeme asla izin vermediğin o kör noktada
o hırçın, o fazla erkek, fazla kadın noktada
tanımadığım
tanımaya kalkışmadığım
izahı zor, kavranması imkansız bir hastalık gibi ilerledim gövdenin gövdemi bulandırdığı
şaha kaldırdığı boşluklarda!
iz sürmedim
ad sormadım
dönüp bakmadım ardıma!

hatırla sevgilim, mutlaka sen de hatırla
o kadar çok kovaladık ki hayat içersinde
kendi kendimizi
mecali kalmadı hayatların başka hayatları yakalamaya!

'beni sevmene asla izin vermeyeceğim'
diye yazmıştın kapımdaki not defterine
ben de eklemiştim altına:

'aşkı dövmek lazım
kalbe terbiyesizlik ettiğinde
Sayfa başına dön
Similar topics
    Bu forumun müsaadesi var:
    Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz